Başbakan’dan "Kürtçe okul ve AİHM kararı" yorumu

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Doğu ve Güneydoğu'da okulların yakılmasına ilişkin, "Bütün bunlardan hareketle ilçelerimizde, illerimizde okullara yönelik molotof kokteylli yapılan saldırılar şiddettir, terördür" dedi.

F5HABER F5HABER
Başbakan’dan "Kürtçe okul ve AİHM kararı" yorumu

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Doğu ve Güneydoğu'da okulların yakılmasına ilişkin, "Bütün bunlardan hareketle ilçelerimizde, illerimizde okullara yönelik molotof kokteylli yapılan saldırılar şiddettir, terördür" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki bilgilendirme toplantısının ardından Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile basın toplantısı düzenledi. Açıklaması sonrası gazetecilerin sorularını cevaplayan Davutoğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin din dersi kararına ilişkin, "Bir kere AİHM kararlarının detaylarını, gerekçelerini detaylı bir şekilde inşallah hep beraber inceleyeceğiz. Biz, AİHM kararları veya benzer kararları önyargılı yaklaşmayız, inceleriz, ihtiyaç nedir bakarız ama şunun da bilinmesi lazım. AİHM kararlarının daha önceki benzer konularda farklı nasıl kararlar verildiği de malum. Avrupa içinde de ne kadar farklı uygulamalar da malum. Bazı ülkelerde bırakınız din kültürü, Türkiye'de din kültürü ve ahlak dersi bütün dinleri anlatacak şekilde veriliyor. Bazı ülkelerde öğrenciler kiliselere götürülüyor. Uygulamalı din dersi hepsine belli okullarda hepsine veriliyor. Şimdi, bütün bu uygulamaları gözardı edip de Türkiye'de bunu bir dini baskı aracı gibi yansıtma çabalarını kabul etmemiz mümkün değil. Din kültürü ve ahlak dersi genel din, ki bu arada Din Kültürü Genel Müdürümüzden detaylı bilgi aldım. Türkiye'nin çevresindeki gelişmelere baktığınızda bu Türkiye için elzemdir. Eğer devlet, bu devlet dini anlamında söylemiyorum din ailede öğrenilir, zamanla gelişir ama doğru ve sağlam dini bilgi eğitim müesseselerimiz aracılığıyla verilmezse çevremizdeki radikalleşme eğilimlerinin kaynağını teşkil eden düzensiz ve sağlıksız dini bilgiyi denetleme imkanı da kalmaz. Din, insanoğlunun varoluşundan beri ateistler tarafından bile kabul edilen bir gerçek olarak toplumda insanını yaşadığı her yerde sosyal vaka olarak da inanç olarak da yaşamıştır" ifadelerini kullandı.

"Din kültürü ve ahlak bilgisi dersine Türkiye'de duyulan ihtiyaç bu konularda benzer meydan okumaların görülmediği başka ülkelere göre farklı olabilir" diyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz bu konuda kendi ihtiyaçlarımıza cevap verecek adımlar atarız. Hiçbir insana dini gerekçelerle baskı uygulanmaz. Nasıl ben Marksist değilsem ama Marksizmi bilmek iktisat, uluslararası ilişkiler okurken de bir zaruretse bir ateistin dahi belli bir vasatta din kültürü sahibi olması yapacağı her sosyal analiz için bir zarurettir. Bunu sadece inananlar din kültürü sahibi olur dolayısıyla din kültürü dersi verdiğinizde insanları inanmaya zorlarsınız demek çok yanlış bir mantık. Türkiye'de, Ortadoğu'da, Balkanlar'da hiçbir sosyal olayı din olgusunun dışında dışarıda tutarak anlamak mümkün değil. Bugünkü gelişmeleri görüyorsunuz. Eğer çevremizdeki ülkelerde sağlam bir temelde doğru bir din kültürü ve müsamahaya dayanan, dinleri karşılıklı anlayışa dayanan şekilde öğretilmiş olsaydı belki de yaşadığımız bazı olaylar yaşanmazdı. Dolayısıyla burada bizim temel meselemiz evrensel kriterlerdir. Bu çerçevede tek bir evrensel kriterin olduğu, her yerde de aynı kriterin uygulandığı ve buna da Türkiye'nin uyması gerektiği gibi bir kanaat yanlıştır. Mesele burada müfredattır, müfredatta da şu ana kadar baktığımızda böyle bir baskı unsuru ben görmedim ama varsa böyle bir şey bunu da tartışılabilir, konuşulabilir. Ayrıca Türkiye'nin ihtiyaçları herhangi bir İskandinav ülkesinden farklı olur, o farklılık içinde eğitim bu farklılıklara cevap verir. İskandinav derken rastgele söyledim, herhangi bir ülke olarak söyledim, ihtiyaçların farklılığı anlamında söyledim. Nihayette bütün bunları bu çerçevede değerlendirmek gerekir."

KÜRTÇE EĞİTİM VERECEĞİ İLERİ SÜRÜLEN OKULLARIN MÜHÜRLENMESİ

Diyarbakır ve Hakkari'nin ardından, Şırnak'ta Kürtçe eğitim vereceği ileri sürülen okulların mühürlenmesine ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu, "Olayın 3 boyutu var. Bir kere bizim herhangi bir Türkiye'de konuşulan bir dile önyargılı yaklaşmadığımız herkes bilir. Son yıllarda Kürtçe'nin sosyal hayatta, siyasal hayatta, propoganda da kullanılması, eğitimde seçmeli ders olarak okutulması yönünde ne kadar devrim mahiyetinde adım atıldığını ulusal ve uluslararası düzeyde herkes takdir ediyor. 6-7 sene önce dahi, 10 sene önce bir Kürtçe yayın yapan ulusal kanal, Kürtçe'nin seçmeli ders olduğu okullar, Kürtçe öğretmen yetiştiren üniversite bölümleri olacak' denseydi kimse buna ihtimal vermezdi. Bunu, Kürt kökenli vatandaşlarıma, iyi niyetli vatandaşlarıma seslenerek söylüyorum. Kürtçe bizim, güzel Türkçemiz gibi bu ülkenin bir kesiminin kullandığı dilimizdir. Türkçe resmi dildir ama ülkede çok sayıda kullanılan dil vardır. Her birisi saygındır, azizdir çünkü insanlar arasında nihayet o dilin aktarılması, kullanılması önemlidir. Muhabbetle konuşulduğunda her dil güzeldir. Türkçemiz de güzeldir" dedi.

Bu konuda devrimsel adımların atıldığını anlatan Davutoğlu, "Bu sene yeni bir dönem başlıyor. İlk defa norm kadrolu olarak Kürtçe öğretmenler görevlendirilecek. Seçmeli dersler ile ilgili talepler de göz önüne alınarak. Biz bu adımları atarken bir bazı çevrelerin sanki bu adımlar onların baskısıyla ya da onlar bu adımları getiriyormuş gibi psikoloji de yaratmak istenircesine kamu düzenini bozacak şekilde adımlar atması da kabul edilemez, izin verilemez. Nasıl Kürtçe bu ülkede kullanılan bir dil olarak saygınsa ve hepimiz bunu biliyor ve buna göre davranıyorsak bütün vatandaş ve kurumlar da bilmelidir ki Türkiye bir hukuk devletidir ve kamu düzeni esastır. Herkes kafasına göre 'Ben burayı okul ilan ettim, şu eğitimi vereceğim' derse bir müddet sonra kaos çıkar. Eğer İstanbul'da veya Konya'da birisi 'İmam Hatip okulu açıyorum, üstüne de yazıyorum ama ben burada kendime göre eğitim yapacağım' deseydi o da kapatılırdı. Kamu düzeni esastır, okul açmanın da bir prosedörü var. Aksi takdirde Türkiye'de kamu düzenini koruyamaz hale geliriz. İlgili siyasi parti olarak sizin zikrettiğiniz kişiler de şu an, Türkiye'de anayasal düzenin ve yasalara dayalı kamu düzeninin korunması için onlar da yemin ettiler, birlikte bunlar konuşuldu. Herkesin bu sorumluluk içinde davranması lazım, dolayısıyla her türlü görüşü tartışmaya hazırız, konuşuruz, birlikte çözüm yolları ararız ne konu olursa olsun. Ama herhangi biri ki benim tek çözümüm diyerek kamu düzenini bozan bir dayatmayı Türkiye'de yapamaz, buna da izin vermeyiz. Herkesin de bunu bilmesi lazım" diye konuştu.

"EĞİTİM GÜVENLİĞİ NEYİ GEREKTİRİYORSA O GÜVENLİĞİ ALIRIZ"

Doğu ve Güneydoğu'da okulların yakılmasına ilişkin bir soruya Başbakan Davutoğlu, "Bütün bunlardan hareketle ilçelerimizde, illerimizde okullara yönelik molotof kokteylli yapılan saldırılar şiddettir, terördür. Yani, siz hem özgürlüklerden bahsedeceksiniz, kamu düzenini ihlal edecek davranışlar içine gireceksiniz bir de yetmeyecek eğitim amacıyla oraya giden öğrencilerin, öğretmenlerin hayatlarını riske ederek bazı okullara molotof kokteyli atacaksınız. Bu şiddete, bu teröre de bu ülkeyi teslim etmeyiz, bunu da herkes bilmeli. Aksi takdirde en fazla o bölgede yaşayan çok samimi vatandaşlarımızın çocukları etkilenir, öğretmenleri etkilenir. Dolayısıyla kriterler açık. Türkiye özgürlükler ülkesidir. Her konu konuşulur, her dil saygındır bununla ilgili adımlarımızı da attık ama Türkiye bir kamu düzeni ülkesidir. Bu kamu düzeninde de herkesin en çok da bu kamu düzeninin merkezini temsil eden TBMM üyelerinin saygı göstermesi beklenir. Biz de bu konuda eğitim güvenliği neyi gerektiriyorsa o tedbirleri alırız" karşılığını verdi.

Başbakan Davutoğlu'na kalem hediye ederken Bakan Avcı'nın, "Sayın Bakanımıza", ardından da "Sayın Başbakanımıza" diye hitap etmesi Başbakan Davutoğlu'nu güldürdü. Davutoğlu, Avcı'nın bu sözleri üzerine, "Her başbakan bir bakandır, içinde bakan var" ifadelerini kullandı.

(İHA)

SONRAKİ HABER